Sessizlik Sizin Suçunuz Değil

Sessizlik sizin suçunuz değil.

Özellikle ilk kez görüşen kişilerden oluşan bir toplulukta sohbetin tam orta yerindeyken birden bire sessizlik çöker. İlk kez görüşüyor olmanın vermiş olduğu gerginlik herkesin üzerindedir. Bunun yanı sıra, ilk kez görüşen bu bireylerin ortak noktaları da yoksa, artık birbiri ardına kız doğar.

Burada es verelim: Sessizlik olunca ortamdaki gerginliği dağıtmak adına münasebetsizin teki biri kız doğurdu deyiverir. Münasebetsiz diyorum çünkü bu deyimden hiç hoşlanmam. Bu deyimin çıkış noktası bir doğum sonrasıdır. Ebe doğumdan sonra bekleyenlere kızınız oldu diye haber verince ortama üzüntülü bir sessizlik çökermiş. Kız olduğu için herkes mutsuz olurmuş. Güya yani.  Neyse konumuza dönelim:

Böyle gergin ortamlarda sanki tüm sessizlik benim yüzümdenmiş gibi hissederim. Ben konuşsam bu sessizlik sona erecek, herkes sohbete katılacak, konuşup eğleşeceğiz zannederim. O an ki o kesif sessizliğin tek suçlusu benim de, birazdan idam sehpasına gidecekmişim gibi tedirgin olur, acaba nasıl bir mevzu açsam, ne hakkında konuşsak gibi düşüncelere dalarak ecel terleri dökerim.

Hakikatte sessizliğin suçunu ortamda bulunan herkesin ortak olarak paylaşması gerekmez mi? Herkesin benim kadar endişelenmesi, suçlu hissetmesi ve konu açmak için beyin fonksiyonlarını harekete geçirmesi icap etmez mi?



Tamam, kabul ediyorum. Belki de ortamdaki herkes benim kadar sıkılıp geriliyordur. Ama benim farkım; o sessizliği ilk bozan ucuz kahraman olmak! Neden ben? Gayet havalı takılıp, oluşan sessizlik içinde süzülüp oturmak varken bunun yerine en kibar gülümsememle yeni konular açmak, ortamı şenlendirmek, doğarken DNA’ma yazılmış bir misyon olmalı. Belki de farkında olmadan  "Sessizlik ölüm getirir" gibi bir inanışın etkisi altındayım.
Halbuki hayalimdeki ben; ortamı yumuşatmak adına kan ter içinde kalan Uzaylı Zekiye değil, sessizlik içinde başı dik ve mağrur bir şekilde oturan, neden sessizce oturuyorsunuz zavallılar, ne susarsınız bre gafiller suratı ile bakan Sessizlik Kraliçesi'dir.

Başlığı tekrar etmiş olursam netice olarak; sessizlik bizim suçumuz değil. Bu pek de sağlıklı olmayan, baskın suçluluk psikolojisinden bir an evvel kurtulalım. Genel olarak konuşuyorum çünkü bir çoğunuz okurken aynı benim gibi demiştir diye düşünüyorum.

Ah şunu da söylemeden bitiremeyeceğim. Siz mevzuyu açarsınız, açarsınız da birde açtığınız mevzuya evet, hayır gibi yanıtlar vererek sohbeti çıkmaz sokaklara, uçurumlara doğru sürükleyen şahane insanlar vardır ki, o uçurumdan onu yuvarlamak isteği ile dolarsınız. Ama elinizden gelen sadece görüş vaktinin bitmesini beklemek ve hazır sessizlik varken boşa geçen zamanı değerlendirmek adına bir daha bu insanlarla görüşmeyeceğinizin hayalini kurmaktır. 

Yorum Gönder

18 Yorumlar

  1. İtiraf ediyorum: O sessizlik anında kendini uçurumdan düşüyormuş gibi hisseden biriyim. Sırf o an geçsin diye merak etmediğim şeyler hakkında soru bile sorarım. Yeter ki ses olsun.

    YanıtlaSil
  2. Kız çocuğunun sevilmemesi cahiliye zamanına dayandığı için bu sebepten bazı insanlar nedense hala o zamanda yaşıyormuşcasına kız çocuklarını sevmezler.Bu sebepten bu söz onlar için geçerli ve gerçekten dilimize yerleşmiş en sevimsiz kelimedir.Sessizlik konusuna gelirsek bende ilk girdiğim ortamda kasılan fakat sonra alıştıkça kabak gibi saçılan bir tipimdir.Hatta sesim fazla yükselirse annemin vermiş olduğu uv ışınlarından daha zararlı olan bir bakış ile tekrar en başa sessiz kısma dönebiliyorum girdiğim ortamlarda..Artı bir de sessizliğin diğer bir sebebi de telefonlar sessizlik olduğu anda direk herkes kalkan misali telefonlara sarılıyor olmayan iletişim de kopuyor.Velhasıl yazın güzel olmuş klavyene ve kollarına sağlık ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. işte bir de telefona el gidemeyecek kadar resmi bir ortamda olduğunu düşün off yandı gülüm keten helvası :D demek ki aynı ortamda olsak hiç sessizlik olmayacak ne güzel :)

      Sil
    2. O telefonlar çıkmasa keşke... Yüz yüze muhabbetlerden kaçar olduk bence milletçe :(

      Sil
  3. ay ben bu durumda hiç ilk konuşan olmam bak. biri kız doğurdu komik ama yanlış mlaf evet yaaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. demek sen sessizliik kralieçesin bizimla değilsın :P

      Sil
  4. okuyup, aa evet ben.. diyenlerdenim.
    çoğunlukla. :)
    bazende değilimdir.

    YanıtlaSil
  5. Ayyyy inanmıyorum nabruut kendimi okudumm ;))) bir türlü cool davranamiyorumm onlar gibi sessiz olsam yaa :))

    YanıtlaSil
  6. Bu yazının altına denden koyuyorum nabrut. ;) sanki suçlusu benim gibi omuzlarımda bir yük. Yürürken bi ayağım boşluğa basmış da düşmüşüm gibi bir his . Büyük çabalarla konu bulup muhabbet açmışken yalnızca evet/hayır türünden geri dönüt alınca o inanılmaz yumruk atma isteği .halbuyki karşımdaki insana göre saatlerce muhabbet edebilen şen şakrak biriyimdir ben

    YanıtlaSil
  7. Ortama sessizlik çökmesi ve herkesin birbirin suratına bakması, eh daha daha nasılsınız, modu gerçekten çok kötü oluyor. En güzeli biriyle oturup saatlerce sohbet edebilmek ve saatin nasıl geçtiğini bile anlamamak bence:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bunun içinde ne varsa eskiden tanıdığımız güzel insanlarda var sanırım

      Sil
  8. mutlaka ayaklarımın ucuna bakar ve sessizliğin geçmesini beklerim,bazen kalkıp çay koyayım,elimi yıkayayım diye usulca seslenip odadan çıkmışlığım olmuştur.ama nabrutçum şu konuyu da yazmalısın bence;hani yine böyle ortamlarda tanışıp kibar kibar halleşirken diyaloğu kimin bitireceği,hatta diyaloğun ne zaman biteceği endişesi var ya,o beni daha çok zorluyor sanırım.genellikle sonunda son repliği söyeyen başka noktaya bakar ve görüşme biter:) ardından başka misafirle muhabbete devam edilir.ben o arada stresten,gerilimden pert tabi.:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah evet bahsettiğin gerilimi anlıyorum böyle özellikle ilk kez görüşülen insanlarla yaşarsın bunu :( hem komik hem acınası bir durum. Bu konu üzerinden ne çıkarabilirim bir düşüneyim çok teşeşkkür ederim

      Sil